Genetik ve çevresel faktörlerden dolayı meme kanserinde görülen artışların tedavi edilebilmesi için meme biyopsisi tetkiklerinden yararlanılmaktadır. Meme muayenesi içerisinde birçok yöntem kullanılmaktadır ancak kişinin meme kanseri olduğundan emin olmanın tek yolu şüpheli bölgedeki bulunan dokudan örnek almak ve incelemektir.
Doku örneğine bakılarak kanser hücrelerinin olup olmadığı alanında uzman olan patolog tarafından incelenmekte ve kanser varsa patoloji raporu hazırlanmaktadır. Bu rapor ile başka bir tedaviye ihtiyacın gerekli olup olmadığı belirlenmektedir. Ancak önemli detaylardan birisi meme biyopsisi testlerine ihtiyaç duyulması kişinin meme kanseri olduğu anlamını taşımamasıdır.
Memede gerçekleştirilen muayene sonucunda tespit edilen lezyonun kanserli olup olmadığının teşhisini koyabilmek için bu biyopsi işlemi istenmektedir.
Meme dokusundan örnek alma uygulaması meme biyopsisidir. Biyopsi sayesinde hücrelerin kanser olup olmadığı net bir şekilde anlaşılmaktadır. Bu biyopsi işlemi genel olarak hastane ortamında yapılmaktadır. Bu uygulama 10-15 dakika arasında sürmekte ve kişi işlem sonrasında evine gidebilmektedir. Biyopsi işleminde lokal anestezi kullanılmakta ve kişi uygulama esnasında uyanık kalmaktadır. Ancak işlem sürerken herhangi bir acı hissedilmemektedir.
Biyopsinin farklı yöntemleri bulunmakta ve süreç bu yöntemlere göre ilerlemektedir. İşlemin yöntemleri;
Memedeki doku veya kitleden enjektör veya iğne ile örnek alınması ve bu örneklerin değerlendirilmesi işlemleridir. En basit meme biyopsisi olarak öne çıkan bu uygulama cerrah müdahaleye gerek kalmadan yapılabilmektedir. Memedeki yumruya kolay bir şekilde ulaşmak mümkünse genellikle ince iğne biyopsisi tercih edilmektedir.
İnce iğne biyopsisi işleminde ilk önce biyopsi alınacak bölge ultrasonografi ile değerlendirilmekte ve ardından bölge lokal anestezi uygulamasıyla uyuşturulmaktadır. Bu biyopsi işleminden sonra enjektör yardımıyla nodüle yönelik gerekli olan incelemeler yapılmaktadır. Sıvı ve katı kitleyi ayırabilmenin en etkili yoludur. Doku örneği katı çıkarsa yeni bir örnek almak için ikinci biyopsi yöntemine yer verilmektedir.
Tru-cut biyopsisi olarak da adlandırılan kalın iğne biyopsisi, kalın bir iğne yardımıyla memeden şüpheli doku alma işlemidir. Bu işlem, radyolojik yöntemler kullanılarak tam tanının koyulmasını sağlamaktadır. Bu uygulama genellikle lokal anestezi altındayken gerçekleştirilmektedir. Bu yöntemde bir cerrah meme dokusu içerisinden kitleyi örneği çıkarabilmek için içi boş bir iğne kullanmaktadır.
İçi boş iğnenin konumlandırılabilmesi için MR ve mamografi görüntüleme yöntemlerinden yararlanılmaktadır. Ultrason rehberliğinde yapılan bu biyopsi işleminde cerrah X ışını ve diğer bilgisayar araçlarından yardım almaktadır. Kalın iğne biyopsi uygulamaları genel olarak meme kanserinden şüphe edildiğinde tercih edilen yöntemlerdir. Bu biyopsilerin doğruluk oranı oldukça yüksek bir yüzde aralığına sahiptir.
Memedeki şüpheli bulguların tanısı için kullanılan meme biyopsisi yöntemleri arasında vakum biyopsi uygulamaları da yer almaktadır. Vakum biyopsisi ile daha fazla doku örneği kolay ve güvenli bir şekilde alınabilmektedir. Bu biyopsi uygulaması tüm görüntüleme yöntemleriyle birlikte kullanılabilmektedir.
Vakum biyopsi, MR ve mamografi görüntülemede şüpheli alanların incelenmesi için kullanılan en seçkin meme biyopsisi metodudur. Kalın ve daha fazla dokunun alınmasını mümkün kılan iğnelerle yapılan bu biyopsi yöntemi ile tanı değeri yüksek doku temin edilebilmektedir. Bu biyopsi metoduna; sonografi, mamografi ve stereotaksik sistemler rehberlik etmekte ve iğnenin izleyeceği yola yönlendirme yapmaktadır. Gerçekleştirilen vakum biyopsi yöntemi sonucunda tespit edilen bulguların kanserli hücreler olup olmadığı belirlenmektedir.
Radyoloji işlemleri içerisinde gerçekleştirilen tüm meme biyopsisi yöntemleri görüntüleme eşliğinde yapılmaktadır. Görüntüleme metodunda en sık kullanılan aygıt ultrasonografidir. Ancak bazı lezyonların görüntüleme için ultrasonografi yeterli olmayabilir. Memede yalnızca mamografi ile görüntüleme gerçekleştirilen lezyonlar bulunmaktadır. Bu tür lezyonlara mamografi eşliğinde biyopsi yapılmaktadır.
Mamografi eşliğinde gerçekleştirilen bu işlemler genellikle ince iğnelerden yardım alınmaktadır. Mamografi aygıtına yer belirleme aparatı takıldıktan sonra memedeki bulguları tespit etmek için mamografi çekilmektedir. Lezyonun memedeki yeri belirlenmekte ve bu bölgeye biyopsi işlemi gerçekleştirilmektedir.
Meme kanseri tanısı konulan kadınlarda ameliyat öncesinde memede başka bir bulgunun olup olmadığının tespit edilmesi amacıyla MR eşliğinde biyopsi uygulaması yapılmaktadır. Diğer görüntüleme yöntemleriyle saptanamayan şüpheli bulgular bu uygulama sayesinde kolay bir şekilde saptanabilmektedir.
MR tespit edilen kitlelere biyopsi gerçekleştirilmekte ve teşhisten sonra diğer yöntemlere gerek kalmadan ihtiyaç duyulan uygulamalar güvenilir ve basit bir şekilde yapılabilmektedir. Bu biyopsi tekniğinin uygulaması diğer görüntüleme yöntemleriyle benzerlik göstermektedir. İşlem esnasında MR cihazı ve biyopsi aparatları kullanılmakta ve hastalık teşhisi yapılabilmektedir.
Hastane ortamında ve lokal anestezi altında yapılan biyopsi işlemi öncesinde genel bir hazırlık gerekmese de bilinmesi gereken önemli hususlar vardır. Bunlar;
Uygulanan yöntemlere ek olarak bu biyopsi sonucunda tanısı konulan kitlenin büyüklüğü de fiyatlara dahil edilmektedir. Devlet hastanesi veya özel hastanelerde kullanılacak yöntemlere göre biyopsi fiyatlarında değişiklikler olabilmektedir. Biyopsi fiyatlarına ilişkin şu unsurlardan bahsedilebilir;
Kişinin detaylı değerlendirmesi sonucunda meme biyopsisi ile ilgili fiyat aralıkları belli olmaktadır.
Meme biyopsisi sonrasında kişilerde ağrı ve doku içerisinde kanamalar olabilmektedir. Bundan dolayı olası komplikasyonlar hakkında işlem öncesinde doktorlardan bilgi almak ve kişinin genel sağlık durumu ile ilgili bilgi vermesi gerekmektedir. Meme biyopsisi işlemi hakkında endişe duyulan sorunlardan birisi iğne yardımıyla gerçekleştirilen işlemin kanserin diğer bölgelere yayılmasına neden olacağıdır. Ancak bu endişeyi kanıtlayan herhangi bir bilgi yoktur.
Biyopsi bir tanı koyma işlemidir ve bu yöntemlerle kitlenin tipi ve derecesi incelenmektedir. Dolayısıyla zararsız bir işlem olduğu söylenebilir.
Meme dokusundan şüpheli doku alındıktan sonra bu parça incelenmek üzere laboratuvara gönderilmektedir. Laboratuvarda uzman doktor gerekli incelemeleri yapmakta ve rapor hazırlamaktadır. Bu rapor içerisinde biyopsi sonucunun pozitif mi yoksa negatif mi çıktığı yazılmaktadır. Hastanın sonucu pozitif çıkarsa bu durum kanser varlığına işaret etmektedir. Alınan parçanın sonucu negatifse hasta kanser değildir.
Meme biyopsisi sonucunda memeden alınan parça patolojik incelemeye gönderilmekte ve bekleme süresi boyunca hasta endişe yaşamaktadır. Alınan doku, patoloji laboratuvarında çıplak gözle incelenmektedir. Doku birçok işlemden geçmekte ve sonuca ulaşılmaktadır. Biyopsiler kanserle ilişkidir ancak her biyopsi işlemi kişinin kanser olduğunu göstermemektedir. Doktorlar, vücuttaki anormalliklerin kansere ve başka koşullara göre mi ortaya çıktığını test etmek için biyopsi kullanmaktadır.
Biyopsi öncesinde bilinmesi gereken bazı hususlar vardır. Biyopsi öncesi hazırlıklar;
Meme biyopsisi esnasında kullanılan yöntemler işlemin süresini değiştirmektedir. İnce iğne biyopsisi yaklaşık olarak 15-20 dakika arasında sürmektedir. Vakum biyopsi işlemi ortalama 30-40 dakika sürmektedir. İşlem tamamlandıktan sonra kişi, günlük yaşamına kısa süre içerisinde dönebilmektedir. Doktorlar, iyileşme süresi ile ilgili gerekli olan bilgileri hastaya aktarmaktadır.
Genel olarak meme biyopsisi sonrasında acı ve ağrı hissedilmemektedir. Ancak bazı durumlarda hafif ağrılar yaşanabilmektedir. Bu ağrıların giderilmesi için doktorun önerdiği ağrı kesici ilaçlar kullanılmalıdır. İlaç kullandıktan sonra ağrı birkaç gün içerisinde geçmektedir. İşlem sonrasında gelişebilecek olası komplikasyonlar, ağrının dışında oldukça azdır. Bu işlemler, genel olarak ağrısız süreçler olarak bilinmektedir.
Standart meme biyopsisi uygulamasında doku örneği alınmakta ve laboratuvar ortamına gönderilmektedir. Patoloji uzmanları bu doku parçasını inceleyerek gerekli olan raporu hazırlamaktadır. Ancak uzmanların çalışma hızı ve tekniklerine bağlı olarak biyopsi sonuçlarının çıkma süresinde değişiklikler olabilmektedir. Genel olarak 1 ile 3 gün içerisinde mikroskobik inceleme yapılmakta ve biyopsi sonuçları çıkmaktadır.
Meme biyopsisi lokal anestezi altında yapılan bir işlem olduğu için uygulama esnasında acı hissedilmemektedir. Yalnızca iğne ile anestezi uygulanırken hafif bir ağrı hissedilmekte ve sonrasında acı geçmektedir. Ayrıca işlem deneyim sahibi radyologlar tarafından yapıldığı için güvenli ve konforlu bir süreçtir. Biyopsi işlemi çok kısa sürede tamamlanmaktadır. Biyopsi sonrasında da hafif ağrılar yaşanabilir ancak bu ağrılar birkaç gün içerisinde geçmektedir. Dolayısıyla endişe edilecek bir durum yoktur.
Biyopsi esnasında hastaya lokal anestezi verilmekte ve bu anestezi işlemin yapılacağı bölgeyi uyuşturmaktadır. Hasta bu süreçte acı hissetmemektedir. Bu biyopsi yöntemi oldukça kısa süren bir işlemdir. Dolayısıyla uygulama tamamlandıktan sonra hasta aynı gün içerisinde günlük yaşamına devam edebilir.
Patoloji raporunun içerisinde şu bilgiler yazmaktadır;
Patoloji raporu, biyopsi alındıktan sonraki 2-5 gün içerisinde çıkmaktadır. Ancak süreç yoğunluğa göre uzayabilmektedir.
Biyopsi esnasında meme dokusundan parça alınmakta ve mikroskobik incelemeler sonucunda hastanın meme kanseri olup olmadığı sonucuna varılmaktadır. Bu biyopsi, memedeki lezyonlarda kanser olup olmadığını en kesin şekilde gösteren görüntüleme yöntemidir.
Kanser teşhisi koyabilmek için belirli bir süreçten geçmek gerekmektedir. Bir kişi, kendisinde bazı belirtilere rastlayabilir ve hekim muayenesi sonucunda kansere dair bir şüphe ortaya çıkabilir. Kanseri kesin bir şekilde tespit eden işlemlerin başında biyopsiler gelmektedir Bir dokudan örnek alınması anlamına gelen biyopsi işlemi ile kanseri ve kanserin sınıflandırılması yapılabilir. Buna ek olarak bir kanseri belirlemek için birçok farklı testte yapılmaktadır.
Bu testlerden en önde geleni biyopsidir. Biyopsi; memedeki bir lezyondan doku örneği alınmasını ve laboratuvarda incelenmesi süreçlerini içermektedir. Kanser tanısı üzerinde deneyim sahibi bir patolog aracılığıyla mikroskobik incelemeler gerçekleşmektedir. Biyopside tercih edilen yöntemler;
Biyopsi işlemi, memedeki şüpheli bir dokunun alınması ve mikroskobik yöntemlerle incelenmesinin adıdır. Biyopsi uygulamasıyla kanseri yaymak gibi bir durum söz konusu değildir. Ancak bazı tümörlerde iğnenin girdiği bölgedeki hücrenin dökülmesi durumu meydana gelebilmektedir. Bu nadir görülen bir durumdur ancak yaşandığı taktirde hücreler büyüyebilir ve sonrasında tümör görülebilir.
Biyopsi işleminde her kullanılan yöntemin belirli bir kesinlik oranı vardır. Genellikle bu oranların hepsi yüksek değere sahiptir. Meme, prostat, karaciğer ve akciğer hastalıklarının teşhisinde önemli rol oynayan kalın iğne biyopsisi yüzde 95 doğruluk oranına sahip metotlardan birisidir. Diğer biyopsi işlemlerinin yüzdeleri de oldukça yüksektir. Üstelik kanser hastalıklarının teşhisinde biyopsi en kesin tanı yöntemi olarak öne çıkmaktadır.
Meme kanserindeki ilk belirti ele gelen kitledir. Bu kitle memenin yanı sıra koltuk altında da olabilir. Kitle belirli bir büyüklükteyse meme uçlarında çekilme meydana gelebilir. Meme biyopsisi tetkikleriyle memede herhangi bir kitle fark edildiği zaman kanser gelişimi açısından endişe duyulabilir. Ancak genel olarak memede saptanan kitlelerin birçoğunun iyi huylu olduğu belirtilmektedir. Fakat bu durum memede ortaya çıkan kitlenin göz ardı edilmesi anlamına gelmemektedir. Böyle bir kitlenin varlığında ilk yapılması gereken şey meme cerrahı tarafından muayene olmaktır.